6 Haziran 2014 Cuma

Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil işte...




Ben seni severim sevmesine de, toplum buna hazır değil işte...

Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan...


Belki sen çok küçüksün, belki benim ruhum ölü.


Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış kanıma belki de...


Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?


Durakta tanıştığım bilge bir deli vardı, 

Boğaziçi' nden mezun bir Makinacı(!)ydı o da!

"Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir" demişti.


İyi kitaplar okudum bir b*ka yaramadı...


Öyle işte...


Aslında ben seni severim sevmesine de, düzenim bozulur diye 
korkuyorum işte.


Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar.


Sinemaya gitmeye, ele ele tutuşmaya falan kalkarız bak bir de, gereksizce utanır bakamam yüzüne...


İşin yoksa çiçek aldığında gülücükler saç, saçlarına fön çektir (düz fön yakışmazken bana olacak iş mi bu şimdi?), mektuplar yaz, hediyeler al (içinden gelsin bir de hepsi), 5 dakika sesini duymasan özle bi', vs. 


Bir de nasıl unuturum?! Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması...


Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması.


Hayal Kahvesi' nde  tanıdığım gerzek bir filozof vardı!


Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.


Bu durumda çirkin olan bir yapım olması muhtemel, uzun bir ömrü kabullenecek bir erkek tanımayışım.


Ah unutmadan...
Her şeyin güzelini seviyorken bir de erkekler, ideal birliktelikler falan isterlerken biz kızlar için 'ömür törpüsü' olmayı tercih ederler.


Halbuki, sesi ile uyandığın veya uyumadığın sabaha;
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..


İçime çöreklenmiş sığ bir sağır var benim de işte, aşkın ritmini duyamayan.

Çok özlüyorum seni bir de... 

Ama, 
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil işte...


bir dost...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder